Hiç olmadığı kadar hür hissetme günleri değildi, aslında onun için. Çok daha özgür, çok daha aydınlık hissettiği günlere uyanmıştı. Ama bu başka bir gündü, İstanbul’dan gelecek arkadaşlarıyla birlikte Meclise gideceklerdi ve akşam da dönüyordu, üç dört gündür durduğu ana evinden…
Bir süredir kah ağlamakla, kah gülmekle ama neredeyse nefes almamacasına koşturup durduğu Ankara’da ne kalmak mümkündü, ne de ait hissediyordu kendini. Yapacağı bir dolu iş ve sorumlulukları İstanbul’da bekliyordu onu. Ama o arıyordu da duruyordu, buralarda. Biraz kendini, biraz da diyeceklerini…. Hesaplaşmaydı aslında bu bir nevi; ne ödeyeni, ne ödeteni belli, ne de hesap miktarı vardı. O takmış kafayı hesaplaşacağım diye dolanıyordu duruyordu, Ankara’sında…
Geçmişin hüzünlü izleri, çocukluğun tatlı anıları, bir dolu sevdiği; dost ve arkadaşları buralardaydı ve ne kadar sevse de zaman zaman kendini yalnız hissediyordu, İstanbul’da… Belki nefes almaya, kendini dinlemeye başlamasındandı yeni yeni. Sık sık yürüyüş yaptığı İstiklal Caddesi’nde hisleniyor, Ankara da Ankara diye tutturuyordu.
taslağın devamını okumak için lütfen tıklayınız